9 Nisan 2013 Salı

90 dakika öncesi


Büyük taşkınlıklara sebep olmadıkça, genellikle maç görüntüleri yayınlanan 3 büyüklerin taraftarları ile maç öncesini konuştuk.
Muhabir: Melis Tabak
Kamera: Can Budak, Pervin Pak
Düzenleme: Zehra Dülger, Melis Tabak  
Nevizade'si ve metrosu ile GALATASARAY taraftarı;





Beşiktaş Çarşısı ve Kazan'ı ile BEŞİKTAŞ taraftarı;


















Derneği ve esnafı ile Fenerbahçe taraftarı;

Ne siyaset ne ekonomi ne de sanat, Türkiye’de kolektif bilincin baskın şekilde var olduğu belki de en önemli kuvvet futbol. İlk kez, mahalle arasında plastik pet şişeden bozma bir  “meşin yuvarlak”la iki taş arasındaki hayali “fileler havalandırılır”. Futbol evlerden taşar, tribünlere, kahve masalarına, sokaklara, kitlelere ulaşır. Milli maçlarda kalpler beraber atar,  derbilerde hayat durur. Futbol gündemi değiştirir, siyasete karışır, bir ideoloji olur… İngiliz spor yazarı Simon Kuper, “Futbol asla sadece futbol değildir” derken bunu kastediyor olabilir mi acaba? Peki, nasıl oluyor da futbol hayatımızda böyle bir etkiye sahip oluyor? Tüm bunları, Türkiye’de taraftar olmayı bir Pazar günü maç öncesi Fenerbahçe taraftarlarıyla konuştuk.
Muhabir ve yazı: Serap Açıkgün


           Bizimkisi bir aşk hikâyesi

           Murat Atuk (37) tuttuğu kulübün sadece futbol takımını takip eden bir taraftar değil, aynı zamanda amatör küme, kadın, erkek tüm branşları takip ettiğini söylüyor. “Ben kendimi bildim bileli maçlara gidiyorum, herhalde bunu en net koyabileceğim tarih ilkokula başlamadan önce. Futbol aşkımız da o zaman başladı tabii, çocukken arkadaşlarla yaptığımız maçlarda her birimiz bir futbolcuyu seçer o gün o olurduk, bazen Selçuk, bazen Rıdvan” diyor.

           Atuk’un Türkiye’de futbol kültürü ile ilgili düşünceleri işin ruhunun endüstrileşmeyle beraber kaybolduğu yönünde. “ Hayatın çoğu dengesini alt üst edebilecek noktaları var futbolun ve zamanında büyük devletler bunu kullanmış. Gündemi tamamen değiştirebilen bir gücü var Türkiye’de. Ama endüstriyel futbol bunu zamanla tüketmeye başladı, şimdi sadece o gücü Latin Amerika’da, Afrika’daki bazı kültürlerde filan görüyoruz. Ama onlar da endüstriyel futbolla tanıştıklarında o coşkuyu kaybedecekler maalesef” diyerek ekliyor. Futbol aynı zamanda sosyalleşmek, farklı insanlarla ortak paydada bulunmak demek Atuk için. Birçok Fenerbahçeli olarak çeşitli alanlarda,  dernek çatısı altında toplanıyor ve birbirleriyle sürekli iletişim halinde olmaya çalışıyorlar. Ve ekliyor, “Eşimle de bir ortamda tanıştık, devamında Fenerbahçe’den ötürü sürekli aynı yerlerde bulunduğumuzu fark ettik. Ve sonrasında evlilik geldi”. Çiftler arasında futbol çoğu zaman bir tartışma konusu iken,  Atuk çifti için evliliklerinin bir parçası. Murat Atuk özellikle aynı takıma gönül verdikleri için çok şanslı olduğunu düşünüyor. “Evde erkeğin futbola daha yatkın olması, maçları sürekli izlemesi eşlerince sorun olur benim için durum öyle değil, beraber geliyoruz, beraber izliyoruz, beraber seviniyoruz”.

         Esra Atuk (23) da aşklarının mimarı olarak Fenerbahçe’yi görüyor. Hem Fenerbahçe sevgimizden ötürü hem de paylaşımlarımızın aynı olduğunu görerek bu yola başladık ve evlilikle sonuçlandı, yollarımızı kesiştiren Fenerbahçe olmuştur” diyor. Maç günlerini tamamen beraber geçiriyorlar, önce evde hazırlık aşaması, sonrasında Fenerbahçeliler Derneği’ndeki tanıdıklarıyla vakit geçiriyorlar. Maç saatine yakın stada doğru yol alıyorlar. Esra Atuk’a Türkiye’de kadın taraftar olmak nasıl bir duygu diye sorduğumuzda statta maç izleyebildiğini ama erkeklerin futbol üzerinde egemenliklerinin yadsınamayacağını, kadınlar için yeterli yer bırakmadıklarını söylüyor.

        Çiftin takımlarına şans getirmesi için yaptıkları totem ise kritik maçlarda 100. yıl formalarını ters çevirerek giymek.

        Futbol semt kültürüdür, futbol tribündür

        Doğma büyüme Kadıköy’lü olan Fenerbahçe taraftarı için takım tutmak aynı zamanda bir semt kültürü. “ Sabah erkenden kalkarım hatta bir gün önceden heyecanım başlar. (Bulunduğumuz derneği işaret ederek) Sonra buraya geliyorum. Burası taraftarın lokalidir. Maçtan önce gelir eğleniriz, maçtan sonra da eğlencemize devam ederiz” diyerek haftalık ritüelini anlatıyor. Futbolun nasıl birbirinden farklı milyonlarca insanı bir araya getirdiğine örnek olarak “3 Temmuz Darbesi” dediği Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ın şike davası sebebiyle gözaltına alınmasını veriyor. Siyaset ve futbol ne kadar iç içe ise taraftarın birbirinden aldığı kuvvet de o derece değerli onun için. “Fenerbahçeliler bunu bir araya gelerek göğüslediler, daha öncesinde böyle bir kenetlenme yaşamadık” diyor.

        “Spor dostluktur, kardeşliktir”

         Eski tribüncülerden başka bir Fenerbahçe taraftarı ise şu anda maçlara gitmediğini çünkü durumdan rahatsız olduğunu belirtiyor: “ Bakın taraftar olmak ayrı holigan olmak ayrı. 1980 senesindeki tribünle şu andaki bir değil, şimdi gençler kontrolsüz ilerliyorlar, biz sadece renklere bağlıydık. Sadece durum tribünde de değil Türk futbolunu bitirdiler resmen, cinayet işliyorlar”. Futbola büyük emek verdiğinin üstüne basa basa söylüyor, “Spor dostluktur, kardeşliktir”, diyerek herkesi buna göre hareket etmeye davet ediyor.

                                                                                Futbolun sokak sesi

       Maç günleri 90 dakika ile sınırlı değil. Sabahın erken saatlerinden itibaren sokaklar takımın renklerine boyanıyor. Maçtan bir, iki saat önce ise çeşitli tezahüratlarla ilerleyen küçük gruplar kaldırımları, yolları dolduruyor. Tabi sadece sokaklarda takım sevdasıyla yola düşen taraftarlar yok, o gün bir başka amaçla da olsa yolda olanlar var ki onlar da ekmek parası peşinde olanlar.

      Abdullah Aktaş (51) 8 senedir karnaval şapka imalatı yapıyor. Doğma büyüme Fenerbahçeli olsa da, satış için dışarıda beklemek zorunda olduğundan genelde maçlara gidemiyor. İşler nasıl gidiyor diye sorduğumuzda hiç memnun olmadığını öğreniyoruz. “Eski satışlar yok, milletin alım gücü zayıfladı. Taraftarın da alım gücü belli, yola, yemeğe, bilete veriyor sonra bize pek bir şey kalmıyor” diyor.

     Zafer Dilmaç (29) maç günleri yoğun şekilde çalışan bir başka futbol gönüllüsü. Bir yandan döneri keserken bir yandan da bizimle konuşuyor, “Türkiye liginde 3 tane takım şampiyonluğa oynuyor, gerisi uçurum, yok. Gönül isterdi ki örneğin İngiltere liginde olduğu gibi en az 6-7 takımımız şampiyonluğa oynasın. Kalite arttıkça yurt dışında da başarı artacaktır. Futbol demek reklam demek. Dünya çapında bir ülke reklamını en iyi futbolla yapar, başka bir şeye dünya para harcasınız da futbolla yaptığınız reklam kadar ses getirmez”. Bu yüzden de bir Fenerbahçeli olsa dahi ezeli rekabeti bir kenara bırakarak Avrupa’da Galatasaray’ı gönülden desteklediğini söylemeden geçmiyor.

Satıyorum, saaattımm!







“Kitap okumayı seviyorsan, bedava okuyabiliyorsun.”

Haber: Emre Baştuğ
Düzenleme: Can Budak, Melis Tabak


Adınız?
Bahadır Yılmazoğlu


Ne kadar süredir sahafsınız?

1989’dan beri sahafım.


Nasıl başladınız?

Meraklıydım ve seviyordum. Seksenli yılların başında, çocukken sinemaların önünde çizgi roman satardık. Amatördüm ama çizgi roman satarak başladım. 1989’da askerden geldikten sonra da bu işe başladım. Büyük bir kütüphanesi olan bir evde büyüdüm. Oradan bir bulaşma var.


Mezatı ne zamandır düzenliyorsunuz? İlgi nasıl?

Bu dördüncü mezatım. İlgi güzel. Ayda bir sefer yapmayı düşünüyorum. İyi parçalar bulmak gerekiyor. O yüzden ayda bir veya üç haftada bir şeklinde devam edecek bu iş.


Elinize ilginç parçalar geçiyor mu?

Geçiyor. Benim için en ilginç parça, çok iyi kitaptır. Baskısı olmamış, imzalı kitaplar en iyi ve en ilginç parçadır.


Elinizdeki her şeyi satıyor musunuz?

Gerçek değerini öğrenip satmak istiyorum. Acemiyken, araştırmadan çok sattık ama gerçek değerini iyi bilmek gerekiyor. O acemiliğimizi attık üzerimizden. Kazık yiye yiye, ucuza sata sata öğrendik bu işi.


Geçiminizi sağlayabiliyor musunuz?

Üç aşağı, beş yukarı. Çalışkan biriysen geçimini sağlarsın. Ben çalışkan bir insan olduğumu düşünüyorum. İşimi çok severek yapıyorum. Başka bir sektörde daha fazla para kazanabilirim ama bu iş güzel iş, severek yapıyorum.


Eğitim durumunuz nedir?

Ortaokul ikinci sınıftan terkim. Üniversite eğitimi almadım. Alsaydım eğer belki bu işi yapmazdım. O yüzden bir üzüntü duymuyorum ama çocuğum üniversite okusun istiyorum. Bu işi seviyorum ben. Kitap da okuyorum. En güzel yanı da bedava okuyorum. Bu işin en güzel yanı bu. Kitap okumayı seviyorsan, bedava okuyabiliyorsun.

 

Nostaji

Ne işle uğraşıyorsunuz?

Ticaret ile uğraşıyorum.


Ne kadar zamandır bu tür mezatlara katılıyorsunuz? İlginiz nasıl başladı?

Bir buçuk yıldır. Nostaljik bir durum benim için. Eskiye olan ilgimle başladı. Bir sürü anı var bunların içinde.


Evinizde bu parçalar için ayrı bir yer var mı?

Evet, yeni kurduğum bir yer var. Güzel bir ortam olacağını düşünüyorum. İş yerinde de var aynı zamanda. Küçük arabalar, baykuş, çok eski kitaplar gibi…


En değerli parçam diyebileceğiniz bir şey var mı elinizde?

Bir tane değil, üç, dört tane var. Baykuş biblosu var. Eski oyuncak araba var. İki tane de çok eski kitap var.


Bunları değerli kılan unsurlar neler?

Tarih, geçmiş, anılar, hatıralar. Benden önceki olduğu için, benden önceki çocuklukların etkisi var üzerinde. Benden sonrakilerde de benim çocukluğum dönemindeki, kavuşamamanın verdiği etkiler var.






Sohbet havasında mezat

İsminiz nedir?

Beyazıt Uygun.


İşiniz nedir?

Sanayiciyim. Makine imalatı yapıyorum.


Mezata ilk defa mı katılıyorsunuz?

Evet, ilk defa katılıyorum.

 
Bir daha gelmeyi düşünüyor musunuz?

Evet, geleceğim. Burada belirli bir kesimdeki eğitimli kişiler var. Eğlenceli oluyor ve insanların çevresi genişliyor. Bir sohbet havasında gerçekleşiyor mezatlar. Yine böyle bir mezat olduğunda tekrar geleceğim.