27 Mart 2013 Çarşamba

'Eskiler' bizim işimiz




'Değerimiz yok'

Muhabir: Emre Baştuğ
Kamera: Melis Tabak

 Zamanı bir hızlı tren yapıp gözün göremediği bir süratle yol almasına sebep olan teknoloji, ürettiği materyalleri de bu trene yükleyip zaman gibi  aynı hızda tükenmesine sebep oluyor. Hızlıca tüketilmiş malzemeler ilk günkü tazeliğini koruyamayıp işlevini yitirdiğinde bir kenara atılıyor ve çeşitli vesilelerle yaklaşık on yıldır bu işi yapan Hayati’nin  mekanında kendisine yer buluyor.


Hurdacılık mesleği hak ettiği değeri hiç bir zaman bulamamış. Bu mesleğe değer vereceklerin elini çabuk tutması gerekiyor çünkü değerini vermek için kapısını çaldıklarında içeride kapıyı açacak kimse olmayacak. Her çalışma alanı gibi günümüzde hurdacılık işi de kurumsallaşıp tekelleşiyor ve dolayısıyla küçük işletmecileri ıskartaya çıkartıyor.

Vefa semtinin bir ıssız sokağında hurdacılıkla hayatını kazanmaya çalışan Hayati
‘Çok katkımız var da bakma sen değerimiz yok’ diyerek  biraz dert yanıyor. Altı erkek kardeşiyle birlikte aklınıza gelebilecek her şeyi geri dönüşüme kazandırıyorlar. Her türden ev eşyaları, tadilattan çıkan malzemeler, hatta paslı bir testereden tutun da altın eritme makinasına kadar her şey mevcut Hayati’nin mekanında.


Hayati’nin eline antika parçalar da geçiyor. Antika işi ile uğraşanlar Hayati’ye uğrayıp bu parçaları cüzi bir miktardan alıyorlar. Hayati’ye; ‘Antikacılar bu parçaları onlara sattığınız fiyatın çok üstünde veriyorlar’ dediğimizde  ‘Onların da bir emeği var, geziyorlar. Çok şükür geçimimizi sağlıyoruz. Çoluğun çocuğun karnı doydumu yeter’ cevabını veriyor.
 

‘Bu işin zorluğu emek başka bir şey değil’ diyen Hayati bu mesleğin sermayesini de söylüyor aslında. Yani  ‘Beden ve sabır.’ Hayati halinden şikayetçi olmasa da bu işin zorlukları yok değil. Dışarıdan aldığı malzemelerden zarar ettiği oluyor Hayati’nin, Bazen de ondan aldıkları malzemelerin parasını vermedikleri oluyor. Tabi bunların dışında yazın sıcağı  kışın soğu var. Malzemelerini üstü açık küçük bir depoda topluyor. Ramazan yaz aylarına denk gelince çok zorlandığını söylüyor Hayati. Bu yüzden tatilini de bu günlere denk getirmeye çalışıyor.




Hayati ve beş kardeşi önümüzdeki yıllarda bölgede olabilecek restorasyon çalışması yüzünden yerlerini değiştirmek zorunda kalabilir. Hayati;  ‘Böyle bir durum olursa başka bir yerde de yapabiliriz bu işi’ diyor. Hayati için asıl problem mesleğini yaptığı mekandan olmak değil. Asıl sorun  yaptığı mesleğe gösterilmeyen değer ve saygı.

Hava yağmurlu ve soğuk olduğu için ofis olarak kullandığı ufak odada Hayati’nin ikram ettiği çayları yudumlayıp bir yandan da eski tüp ve şohbenden yapılmış sobanın sıcaklığı ile kemiklerimizi ısıttıktan sonra Hayati ile vedalaşıp onu işi ile başbaşa bıraktık.
Altın eritme makinesi




















  




 Onun Ferrari'si  var
  
Muhabir: Emre Baştuğ
Kamera: Melis Tabak
  

Adınız? Nerelisiniz
 Tanju. Aslen Aksaray’lıyım. 

Kaç senedir bu işi yapıyorsunuz?
7 senedir bu işi yapıyorum


Ne gibi şeyler topluyorsunuz? 
Kağıt, plastik, hurda, maden (aliminyum gibi) malzemeler topluyoruz.



İşler nasıl gidiyor?


İyi, fena değil.


Eskiden plastikler ve kağıtlar çöpe atılırdı. Şimdi anlaşmalı kurumlar buları topluyor. Bu durum işinizi etkiledi mi?

Evet bu durum işlerimizi az da olsa etkiledi.



Malzemeler daha çok nerelerden çıkıyor?

Fatih’ten topluyoruz. Çöpe atılanların arasından buluyoruz.
 
Biliyorsunuz, antikacılar bazen önemsenmeyip atılan şeylerin arasından değerli parçalar bulup çok yüksek fiyata satabiliyorlar. Siz hiç bu tarz bir parça buldunuz mu?
Yok bize hiç düşmedi, bu zamana kadar görmedim.

Buraları restorasyon yapmayı düşünüyorlar. Size ihtar geldi mi? Yer sıkıntısı çekecek misiniz?
Yıkacaklar buraları sonunda. Belki 2 sene belki 5 sene sonra yıkacaklar.

Kafanızda bir şey var mı? Yıkılırsa şuraya giderim gibi?
Bunun gibi 30 depo var buralarda. Başka yere gideriz. Memlekete gideriz. Bir şeyler yapacağız ne yapalım olacağı bu.

Bu depoda kaç kişi çalışıyor?
15 kişi çalışıyor burada.

Önceden bu iş ihalelerle oluyordu. Siz ihalelere giriyor musunuz?
Hayır, Biz ihalelere girmiyoruz.







 'Antikacı değiliz eskiciyiz'

Muhabir: Emre Baştuğ
Kamera: Melis Tabak 



 
Adınız?
Naciye  Sepet

Kaç yıldır bu işi yapıyorsunuz?
20 yıldır bu işi yapıyorum.

Biz antikacı değiliz eskiciyiz dediniz bunu bize biraz açıklar mısınız?
Antika bambaşka bir şeydir. Her zaman bulabileceğiniz ve ucuz bir malzeme değildir. Antika demek sadece belli bir yılı aşmış malzeme demek değil, sanatı yapanı bitmiş ve sanat değeri taşıyan parçalar antikadır yani her eski antika değildir. O dönemin tasarımı, yapanı bitmiş  böyle eserler antikadır. Yani buna örnek vericek olursak, Osmanlı’da tombak sanatı, hat sanatı veya çok değerli tablolar.
 
İşlerinizden memnun musunuz?
Ticari olarak değil ama yaptığım işten çok keyif alıyorum. Öncelikle ben seviyorum o yüzden yapıyorum ama ticari olarak Türkiye’de çok fazla ilgi gören bir alan değil. Bu kadar yatırımı başka bir sektöre yapsanız daha çok getiri elde edersiniz.

Kimlerden malzeme alıyorsunuz?
Kaynağımız ev yani esnaf da birbirinden alıyor ama bütün esnafın kaynağı evdir.

Hurdacıların da sizinkine benzer bir mesleği var. Onlarla bir ilişkiniz var mı? Onlardan malzeme alıyor musunuz?
 
Bazen insanlar o kadar ilgisiz ve bilgisiz ki bizim Türk insanı, hani bunu aşağılamak anlamında söylemiyorum ama elindeki malzemenin ne olduğunu bileyecek kadar bazen çok değerli bir eseri bile hurdacıya verecek kadar önemsemeyen birisi. Dolayısıyla hurdacılar da deerlendirebileceği yerler oralar bizleri bildikleri için bize getirir satarlar. Böyle bir geri dönüşüm olabiliyor. Halbuki o verdiği eseri bize getirse çok daha fazla  para alabileceği eserler olabiliyor ama o da hurdacının kismet diyelim.

 
Eğitiminizi ne üzerine yaptınız? Siz zevk için mi bu işi yapıyorsunuz?
Bu alanla ilgili bir okul yok. Sanat Tarihi okusanız da bu bambaşka bir alan. Antikacılık içinde yaşayarak öğrenebileceğiniz bir şey. Ben hala öğreniyorum diyim çünkü öğrenmenin sonu yok. Bilmediğimiz çok fazla eser var dolayısıyla içinde yaşıyarak öğreniyoruz. Bir de bir takım bilgileri kitaptan edinebilirsiniz ama yeni mi eski mi olduğunu  dokunarak ancak anlayabilirsiniz çünkü yeni eserde de aynı özellikler var. Bir eserin antika olup olmadığını anlayabilmek için dokunmak çok önemli bir duygu. Eski antika kıymetli bir eserde bulunan bütün özelliklerin hepsi yeni eserde de oluyor. İşte o aradaki tek fark gözle görülür fark yani o artık gözü eğitmekle alakalı, tecrübeyle alakalı.
 
Bunu da mı hurdacıya vermişler şeklinde değişik parçalarla karşılaştınız mı?
İnsanlarda şey var tavan arasına attıkları şeylerin kıymetini bilmiyorlar dolayısıyla onlara bakmak tenezzülün de bile bulunmuyorlar. Çağrıyor hurdacıyı temizle bunu diyor ordan böyle şeyler çıkıyor. Yoksa kendisi oturup ailemden ne kalmış niyer bunları atmışız diye değerlendiremediği için hurdacıya veriyor. 
 












 























'Yeni zengin kesim pek ilgilenmiyor'

Muhabir :Melis Tabak 
Kamera: Emre Baştuğ

Adınız?

Volkan Karamustafa



Kaç senedir bu işi yapıyorsunuz?

 Dükkan 20 yıldır bizim, ben 6 senedir bu işi yapıyorum.



İşler nasıl?

İşler kötü. Özellikle yeni oluşan zengin kesim bunlarla pek ilgilenmiyor. Önceki yıllardaki zengin kesim bunun müşterisiydi. Bir de tek tük yabancılar. Şu anda yerli piyasada bir hareket yok.



Hurdacılardan mal alıyor musunuz?

Hayır onlardan mal almıyoruz.



Sizin kaynağınız ne gibi yerler?

Önceden yurtdışından insanlar bunun ticaretini yapıyordu ya da güçlü evler vardı onların varisçileri satıyordu. O evlerden mal alıyorduk. Şimdi hem evlerin sayısı azaldı hem de yurtdışından mal gelmiyor. Yeni mal gelmiyor gibi bir şey.



Yeni mal gelmemesinin sebebi mesleğin ölmesi mi?

Fiyatların çok pahalanması. Mesela yurtdışı fuarları oluyor. Yeni gidildi bir tanesine ama alıpta burada satabileceğiniz rakamlar yok. Mal yok mu? Çok ama alıp buraya getirip satılcak bir mal olmuyor. Burada satma şansınız hiç yok rakamlar oluyor.



Nereye gider sizce bu durum?

Gücü olmayan esnaflar kapatıyorlar yani bu işten geçinen esnaflar kapatıyorlar. Sonu oraya gider.



Sizin böyle bir durum var mı?
Bizim başka işlerimiz de var. Bundan geçinmek zorunda değiliz.